Ekonomik Analiz

Türkiye, 2016 için, kendini pozitif ayrıştırmalı.

06 Ocak 2016

Başlıktaki ifadelerin sahibi, saygın bir ekonomist olan Dr. Murat Üçer. CFA Society İstanbul’un bir organizasyonunda, Prof. Dr. Refet Gürkaynak, Dr. Murat Üçer ve ben, Bloomberg HT Ekonomi Koordinatörü Gökhan Şen’in moderatörlüğünde, 2016 yılı beklentilerini ele aldık. Entelektüel anlamda hayli zevkli ve derinlikli sohbette, elbette FED’in faiz artış kararını da konuştuk. Murat Üçer’in analizi, 2008 sonbaharında patlak veren son küresel krizle birlikte, FED ve diğer önde gelen merkez bankalarının gerçekleştirdiği parasal genişleme sonucu, gelişmiş ekonomilerden bize doğru ‘itilen’ (push) paranın, FED’in normalleşme adımı ile birlikte, artık ‘itilemeyeceği’. Bu nedenle, Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerin, bu küresel ölçekte ‘devasal’ likiditenin artık bize doğru ‘itilmeyeceğini’ bilerek, söz konusu küresel likiditeyi ‘çekme’ (pull) adına, strateji oluşturmaları gerekiyor.

Başlıkta sözünü ettiğim ‘itme’ ve ‘çekme’ kelimelerinin İngilizcelerini de yukarıdaki paragrafta parantez içinde yazdım. Çünkü, tam Türkçe ifade, bazen İngilizce kelimeyi yansıtamayabiliyor. Sözün özü, artık gelişmekte olan ülkelerin küresel sermaye kaynağına kolayca ve zahmetsizce ulaşabildikleri dönem bitiyor. Türkiye dahil, kendi aralarında doğrudan yabancı yatırımcı çekme mücadelesi içinde olan ülkeler, şimdi portföy yatırımcısı için de, hatta borçlanma için dahi rekabet edecekler. Bu da, Türk ekonomisinin algısını pozitif ayrıştırmamızdan geçiyor. Önümüzdeki dönemde, Türk ekonomisini, hükümet düzeyinde, siyaset düzeyinde ne ölçüde entelektüel ve şeffaf bir duruşla yönettiğimiz konusunda, algımızı güçlendirecek adımlar atmalı, açıklamalarda bulunmalıyız. Bu nedenle, 64. Hükümet’in, küresel ekonominin yeni koşullarına uygun olarak formatlanmış, rotalanmış yapısal reformlarının, mikro ekonomik reformlarının bir an önce ulusal ve uluslararası ekonomi çevreleriyle paylaşmasında sonsuz yarar var.

Bu noktada, Türkiye’nin ‘üçüz açık’ sorununu da iyi yönetilmeli. Bütçe açığı, cari açık ve tasarruf açığının iyileştirilmesi ve kabul edilebilir düzeyde tutulması adına, atılan ve atılacak adımlar konusunda önemli ipuçları ortaya koymamız gerekiyor. Mali disiplin konusunda, son 12-13 yılda, takdir edilen bir performans ortaya koymamıza rağmen, 2016’dan itibaren mali disiplinden ödün verileceğine dair iddia ve endişelerin, ne kadar haksız ve yersiz olduğunu çok net göstermemiz gerekiyor. Eylem Planı’nda hane halkının büyük bir bölümünün yaşam standartlarını iyileştirecek adımların, sadece harcama kalemleri olmaları nedeniyle, bütçe performansını tehdit eden adımlarmış gibi algılanmasına izin vermemeliyiz.

Bu nedenle, bütçe açığı ve cari açık açısından, maliye politikasının kamu harcamalarını, Türk ekonomisinin büyüme performansı adına, nasıl bir akılla yönettiğimizi izah ederken, maliye politikasının diğer bacağı olan kamu gelirlerini (vergi, özelleştirme ve vergi dışı normal gelirler) de nasıl sürdürülebilir kıldığımıza dair adımları, açıklamaları güçlendirmeliyiz. Cari açıkta da, petrol başta olmak üzere, küresel emtia fiyatlarındaki gerilemenin Türkiye için ne kadar önemli bir avantaj sağladığını bilmekle birlikte, ihracatımızı güçlü kılacak önlemleri de hızlandırmalıyız.

64. Hükümet’in 10 Aralık’taki Eylem Planı’nda ‘ihracat’ başlığının olmaması beni düşündürdü. Cari açığın iyileşmesi ve 2016-2018 döneminde, cari açığın GSYH’ya oranının yüzde 5’i geçmemesi, sadece küresel emtia fiyatlarındaki gerileme ile sağlayabileceğimiz bir husus değil. Ödemeler Dengesi’nin muhasebe standartlarındaki sorunların giderilmesi, Gümrük ve Ticaret Bakanımız Bülent Tüfekçi’nin de ifade ettiği gibi, gümrüklerdeki iyileştirmeler ile ihracatın hızlandırılması, ihracatçıya verilen desteklerde, Eximbank’ın sigorta desteğini ve ithalatçı ülke firmalarına desteği geliştirmesi çok önemli. Güney Kore, Japonya gibi ülkelerdeki Eximbank uygulamalarına dikkat etmemiz gerekiyor.

Türkiye açısından bir diğer kritik konu ‘tasarruf açığı’. Tasarruf açığının azaltılması konusunda, Türkiye’nin elindeki en önemli koz ‘Bireysel Emeklilik Sistemi’. Kamunun sisteme dahil olan tasarruf sahiplerine ‘devlet desteği’ni en az 5 yıl daha sürdürmesi kritik önemde. Bunun yanı sıra, bu sistemde biriken kaynağın büyütülmesi adına, atıl duran ve sadece Türk hazine kağıtlarına yönlendirilen İşsizlik Sigortası Fonu ve kıdem tazminatlarının Bireysel Emeklilik Sistemi’ne devri, sermaye piyasasının derinleşmesi ve bu fonlardaki kaynakların Türk ekonomisinin geleceği adına, kritik önemdeki proje ve alanlarda değerlendirilmesi çok önemli. Türkiye’nin basit anlamda bir ‘tasarruf açığı’ yok; atıl tasarrufların kayıtlı sisteme dahil edilememesinden kaynaklanan bir sorun söz konusu. Bu nedenle, ekonomi yönetimi başta, ‘Türkiye’nin tasarruf açığı’ sorunu var dediğimizde, kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz. Bu hususlara bilhassa dikkat edelim.

Ekim ayı sanayi üretim verisi ve beklenenden iyi gelen 3. çeyrek büyümesi, yılın son çeyreğinde de büyüme verisinin beklenenden yüksek çıkabileceği ihtimalini güçlendiriyor. Yeniden teyit ettiğim Temmuz - Eylül verileri ışığında ve 10 yıldır izlediğim bir iptidai metotla yaptığım hesaplamaya göre, 10 Aralık perşembe günü açıklanan 3. çeyrek GSYH büyümesi için şahsi tahminim yüzde 2,6 ile 2,8 arasındaydı. Bu basit tahmin yöntemiyle, 3. çeyrek büyüme tahminim, en kötü 2,2; en iyi 3,8; yüzde 70 olasılık ile 2,6 ile 2,8 arası olarak şekillenmişti. Açıklanan yüzde 4’lük büyüme en iyi büyüme tahminime yakın çıktı. Bunu yakın zamandaki bir yazımda paylaşmıştım. En iyi tahminime göre, paylaştığım beklentimi 1 puan daha aşağı bir tahmine çektiğim için kızdım. 1 Kasım seçimleri öncesi, AK Parti için yüzde 49’u görüp, bunu açıklayamayan kamuoyu araştırma şirketlerinin durumuna düştük.

Tarımda yüzde 5 katma değer artışı beklentimize katılmayanlar vardı. Bizim iyimser gözüken beklentimizi de aşarak, tarım sektörü 3. çeyrekte, 2014’e göre yüzde 11,1’lik bir artış yakaladı ve yüzde 4 büyüme oranına katkı sağladı. Türk halkının 2014 yılına göre, günlük hayatındaki tüketim harcamalarının da yüksek seyretmesi ve ekonomiyi destekleyen kamu harcamaları ile yüzde 4 yakalanmış gözüküyor. Eğer, Ekim ayı itibariyle yüzde 4,6 artışa işaret eden sanayi üretim verisi, Kasım ve içinde bulunduğumuz aralık ayında da yüksek çıkar ise, 2015 yılının son çeyreğinde de yüzde 3,5 ile 4 civarı bir performans yakalamış bir çeyrek büyüme ile birlikte, yılının bütününde 3,5 ile 3,8 arasında bir büyümeyle 2015 yılını göğüslediğimizi şimdiden düşünebiliriz. Bu arada, 2015 yılı için yüzde 3’ün altında büyüme öngören tüm uluslararası finans kurumları, derecelendirme kuruluşları, hatta IMF dahi, Türk ekonomisinin büyümesi ile ilgili ‘ters köşeye’ yattılar.

18 Aralık Cuma günü, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 100’e yakın ekonomiste sorarak oluşturduğu ve 79 ekonomistin cevapladığı Beklenti Anketi’nin Aralık ayı versiyonunu açıkladı. Son Beklenti Anketi’nde, 2015 yılı büyüme beklentisi ise yüzde 3’ten 3.2’ye yükselmiş. Beklenenden yüksek çıkan 3. Çeyrek büyüme verisi sonrası, bir çok ekonomistin tahmini yüzde 3,4 ile 3,6 arasında yükselmiş iken, TCMB beklenti anketinde tahminler daha kötümser kalmış. 2015 yıl sonu Dolar-TL kur beklentisi ise, bir önceki Kasım anketinde 2.93 TL iken, Aralık ayındaki son ankette 2.94 TL olmuş. Bununla birlikte, İsrail ile anlaşmaya varıldığına dair yeni bir haber ve kalan 10 günde sakin bir ekonomi-politik atmosfer, dolar-TL kurunun yılı 2,88 TL düzeyinde bile kapatmasına sebep olabilir. Yine, ekonomistlerin aralık ayı için tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki Kasım ayı anketinde yüzde 0,22 iken, Aralık anketinde yüzde 0,07’ye gerilemiş. Yani, yılın son ayına yönelik enflasyon beklentisi kısmen iyileşmiş.

Buna rağmen, ekonomistlerin 2015 yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 8.53’e yükselmiş gözüküyor, ki Kasım ayı anketinde yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 8.36’ydı. Aynı ekonomistlerin 2016 Ocak ayı TÜFE beklentisi ise, Kasım ayı anketinde yüzde 0,89 iken, Aralık ayı anketinde yüzde 0,94’e yükselmiş. Yani, 79 ekonomist, 2016 yılına daha kuvvetli bir enflasyon ile gireceğimizi düşünüyor. Ekonomistlerin 2016 yılı Şubat ayına yönelik TÜFE beklentisi ise yüzde 0,58. Söz konusu 79 ekonomistin 12 ay sonrası, yani bir anlamda 2016 yıl sonu TÜFE beklentisi ise, yüzde 7,42’den yüzde 7,56’ya, 2017 yıl sonu yani 24 ay sonrasına yönelik enflasyon beklentilerinin ortalaması ise yüzde 6,84’ten yüzde 6,86’ya yükselmiş. Yani, TCMB’nin, yüzde 5 enflasyon hedefinin piyasalar ve ekonomistler nezdinde hiç bir kredibilitesi yok. Piyasaların merak ettikleri bir başka husus ise, neredeyse tümünün süresi dolan TCMB üst yönetimine nasıl bir atama yapılacağı.

Ekonomistlerin bu yıl sonu için Dolar kuru beklentilerinin ortalaması Kasım anketinde 2,9256 TL düzeyinde şekillenmiş iken, Aralık ayı anketinde 2,9394 TL’ye yükselmiş. 2016 yıl sonu Dolar kuru beklentisi ise 3,0741 TL’den, 3,1044 TL’ye yükselmiş gözüküyor. Yani, 79 ekonomist, gelecek yıl sonu için 3.3 TL’lerden söz etmemekte. Benim kendi Dolar-TL kuru tahminim ise tüm 2016 yılı ortalaması olarak 3,08 TL, yıl sonu için ise 3,16-3,20 TL olarak şekillendi. Bu arada, dayanma mücadelesi veren ihracat, buna karşılık daha hızlı daralan ithalat ile Kasım ayı anketinde 37,4 Milyar Dolar olarak şekillenmiş olan yıl sonu cari işlemler açığı beklentisi ise Aralık ayı anketinde 36,3 Milyar Dolar’a kadar gerilemiş. 2016 yılı sonuna yönelik cari açık beklentilerinin ortalaması da 41,1 Milyar Dolar’dan, 39 Milyar Dolar’a gerilemiş. Yani, 79 ekonomist, 2016 yılında da ağır bir cari açık sorunu beklemiyor. Ekonomistler, GSYH büyümesi konusunda daha kötümser kalmışlar. 2015 yıl sonu büyüme tahminini yüzde 3’ten 3,2’ye yükseltmişler. Ben ise 3,4 ile 3,6 arası bir büyüme bekliyorum. 79 ekonomistin 2016 yılı büyüme tahminleri ise yüzde 3,3’den 3,4’e çıkmış.

YAZI HAKKINDA YORUMLAR
TİMDER Kurucu Üyesidir.