İletişimde İletişim

Antagonist İkna

12 Mart 2015

Pek çok ikna yöntemi var, belli etmeden ikna, belli ederek ikna, adeta göze sokarcasına ikna vb.. Bunlardan biri de Antagonist bilinci ile ikna…

Antagonist; kurguda karşı kişi ya da muhalif düşman olarak bilinir. Asıl karakterin zıttıdır. Tıp terimleri sözlüğüne bakıldığında, hasım, zıt muhalif, karşıt, zıt tesirli madde anlamlarına gelmektedir.

Bir diğer anlamı; bir başka maddenin etkisiyle rekabet eden ya da bu etkiyi ortadan kaldıran maddedir. Örneğin insülin kan şekerini düşürür, glukojen kan şekerini artırır. Dolayısıyla her ikisi Antagonisttir.

Her güçlü markanın bir Antagonisti vardır.

Hikayesi olmayan markalar belli bir süre sonra kısır döngüye girer ve kendilerini tekrar etmeye başlarlar. Antagonist ve içinde bulundurduğu çatışma unsurları hikayenin tam merkezindedir.

Her hikayede bir kahraman ve onun mücadele ettiği bir karşı kuvvet vardır.

Eğer kahramanımız Büyük Okyanus’u bir sal ile geçmeye çalışıyorsa, bu durumda Antagonist Okyanusun kendisidir. Kahramanın mücadele etmesi gereken güçlükler yoksa ortada bir hikayeden bahsetmek de saçma olacaktır.

Örneğin; dünya futbolunun efsane ismi Armando Diego Maradona’nın maçlarda karşısına çıkan rakip takım oyuncuları olmasaydı, onun o muhteşem çalımlarını ve tüm savunma oyuncularını birer birer çalımlayarak geçmesini görüp izleyemeyecek ve onun muhteşem gollerine tanıklık edemeyecektik.

Sıkıntı ve güçlüklerle mücadele etmek aslında iç ve dış düşmanlarımızla bir savaşa girmektir.

Bilinen bir gerçek: Hiç kimse toz pembe bir hikayeyi etkileyici bulmaz; aksine zorluklar yaşamış pek çok şeyle aynı anda savaşmak zorunda kalmış olan birinin hikayesi ile ilgileniriz. Kendimize örnek alabileceğimiz kişilerin hayat hikayelerine baktığımızda hepsinin de güçlüklerden geçtiğini görmek, bizim de yaşam mücadelemizi arttırır.

Kurumsal durumlarda da bu aynen geçerlidir. Coca-Cola ve Pepsi Cola arasındaki Antagonist iletişim her iki şirkete de rekabet duygusu aşılamakta ve ikna yöntemlerini geliştirmelerini sağlamaktadır.

Hikayeler insanları birbirlerine bağlar ve takım ruhu oluşturur. Hikayemizin ilerlemesini sağlayan en önemli etken tutkudur. Tutku olmazsa olmaz…

Ardından hareket de çok önemlidir çünkü hareketi herkes sever. Örneğin; bir sunumu hareketsiz yapabilmek adeta bir intihardır… Çünkü ne olursa olsun beklenen etkiyi uyandıramaz, kimseyi söylediklerinizle ikna edemezsiniz; kelimeleriniz ne kadar güçlü olursa olsun… Sıradan düşüncelerden uzak davranışlar geliştirmek de hikayemizi besler ve biz yolumuzda emin adımlarla devam ederiz.

“Less is More” Az, Çoktur! prensibinden yola çıkarsak başarılı pek çok örneğe rastlamak mümkün; işte onlardan biri:

*Macintosh’u dünyaya tanıtan efsanevi “1984” reklamı, gerçek bir tutkuyla anlatılmış hikayelere verilecek harikulade bir örnektir. Reklam yalnızca altmış saniyeydi ve ulusal televizyonda yalnızca bir kere, 1984 Super Bowl’unun üçüncü çeyreğinin başlangıcında gösterildi. Hatta yayının maça dönmesi gerektiği için tamamı bile gösterilemedi. Ama insanlar hala bu reklamdan konuşuyor. Orijinal reklamı izleyebileceğiniz Link:

Bu videonun hemen ardından Super Bowl teaserını izlerseniz etkileneceğinize eminim:

*Reklam filmi Amerika’ya bir bomba gibi düştü. Yedi gün sonra ülkenin hiçbir yerinde tek bir Macintosh kalmamıştı ve siparişlere de ancak birkaç ay içinde yanıt verilebiliyordu. Günümüze dek uzanan bir mit oluşmuştu.

Bu reklam filminin bu kadar büyük bir başarıya imza atabilmiş olmasının pek çok sebebi var. Efsanevi bir reklamcı olan başarılı isim Lee Clow tarafından yazılıp, Oscar ödüllü Yönetmen Ridley Scott tarafından çekildi. George Orwell’in 1984 romanı üzerine kurulmuş olmasının etkisi elbette yadsınamaz. Daha da derine inersek Steve Jobs’un inancı, tutkusu, azmi ve kararlılığının büyüleyici etkisini görebiliyoruz. Ve sonuç ortada İKNANIN GÜCÜ!

Bu reklam filmindeki slogana dikkat edin lütfen zira sloganlar iknada çok önemlidir:

“Apple 24 Ocak’ta Macintosh’u çıkardığında, 1984’ün neden 1984 gibi olmayacağını göreceksiniz.” Nasıl etkileyici değil mi ?

Gelelim kahramanın ikna edici bir hikayenin içinde yer alan rolüne… Michael Jordan’ı hepimiz biliyoruz. Bir azim ve kararlılık örneği. Aynı zamanda 1985 yılında Nike ile sözleşme imzaladığında markanın “Just do it” sloganına bir kişilik kazandırdı. “Air Jordan” kampanyası bittiğinde herkes bir Nike fanatiği oldu.

Nobel Barış ödüllü Dalai Lama diyor ki “Her birimizde acının üstesinden gelmeye ve mutlu olmaya yönelik doğuştan bir güdülenme vardır.”

Bilinen düşmanlar en iyi düşmanlardır, bilinmeyenler tehlikelidir.

Antagonist yaklaşımda düşmanlar bizim en iyi öğretmenlerimizdir. Tabii ki biz öğrenmek istersek...

Bu konu ile ilgili eğitimim Mart ayı içinde Eğitim takvimimde yer alacak. İlgilenenler ayrıntılı bilgiyi ve içeriği bana mail göndererek öğrenebilirler.

YAZI HAKKINDA YORUMLAR
TİMDER Kurucu Üyesidir.