Görüş

Temkinli Ama Kararlı Bir Şekilde İlerlemeyi Sürdürmeliyiz

17 Nisan 2024

Cumhuriyetimizin ilanının 100. yıl dönümü olan 2023’ü gururla ve coşkuyla ama aynı zamanda buruk bir şekilde geride bıraktık. Senenin başında asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem kâbusunu 11 ilimizde yaşadık. Senenin sonunda İsrail’in Gazze’deki vicdansız ve acımasız saldırılarının dehşetiyle sarsıldık.

“Ekonomide 5 alanda rekor kırdık.”
Küresel finans krizinin yaşandığı 2009’dan bu yana kesintisiz büyümeyi başaran Türkiye ekonomisi, önce salgın döneminde ve şimdilerdeyse küresel durgunluk ortamında olumlu yönde ayrışmayı başardı. Yaşanan tüm zorluklara rağmen 2023 yılında ekonomide 5 alanda rekor kırdık. Üretim hacminde (GSYİH) ilk defa 1 trilyon doları geçtik. İstihdamda yine ilk defa 32 milyon kişiye ulaştık. Yaklaşık 1 milyon kişiye ilave istihdam alanı açtık. İhracatta tarihimizin en üst seviyesi olan 256 milyar doları yakaladık. Dünya mal ihracatından aldığımız pay da yine ilk defa %1’in üzerine çıktı. Turizmden 56 milyar dolarlık rekor gelir elde ederek dünyanın en çok tercih edilen ilk 5 turizm destinasyonu içinde yer aldık. Makine ve teçhizat yatırımlarımızda da 170 milyar doları aşarak tarihi bir rekora imza atmış olduk.

2024 yılında küresel ekonomilerde ve özellikle en büyük pazarımız olan AB’de durgunluğun süreceği işaretleri geliyor. Yurt içindeyse cari açık ve enflasyonla mücadeleye yönelik adımların ekonomik aktiviteyi yavaşlatması bekleniyor. Ekonomide yüksek enflasyonun yanı sıra yüksek cari açıkla da mücadele sürecektir. Yılın ilk yarısında mali sıkılaştırmanın devam etmesi ve faiz oranlarının yüksek seyretmesi bekleniyor. Dolayısıyla büyüme hızında bir miktar gerileme öngörülüyor. Bu süreç zarfında ekonomik aktivitenin ve özellikle reel sektörün desteklenmesi önemli ve gereklidir.

“İhracatta ekseni büyütmek, ufkumuzu genişletmek zorundayız.”
İç piyasada yaşanması muhtemel daralma karşısında ihracat potansiyeli yüksek sektörlerin öneminin artması bekleniyor. Avrupa ekonomilerindeki yavaşlama da göz önüne alındığında sektörlerin alternatif pazarlara yönelmesi gerekecek. Dolayısıyla ihracatta ekseni büyütmek, ufkumuzu genişletmek zorundayız. Türkiye’nin ihracat menzili ortalama 2.900 kilometre. Ama mesela Kore’ninki bunun iki katı kadar, tam 5.700 kilometre. Hindistan içinse 6.200 kilometre. Demek ki dış pazarlara ulaşma için koşarken, bizim nefesimiz ancak diğerlerinin yarısına yetiyor. Menzili dar olanın ufku da dar olur. Menzili aşan, dünyanın nasıl bir yer olduğunu, menzili kısa olandan daha iyi bilir. Özellikle e-ticaret bu ufkumuzu genişletmek için de çok önemli. Bir diğer yoğunlaşmamız gereken pazar ABD. Zira ekonomideki toparlanma açısından Avrupa’dan daha iyiler. Faiz artırım sürecinin de sonuna geldikleri tahmin ediliyor. 3 trilyon dolar ithalat yapıyorlar. Daha da önemlisi hemen her şeyi ithal edebiliyorlar. Bizim bu dev pazardan alabildiğimiz paysa ancak binde 5 mertebesinde. ABD’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler arasındaysa 25. sıradayız. 2024 yılında tüm sektörlerimiz için ABD hedef pazar olmalıdır.

Türkiye bu coğrafyada en güçlü sanayi üretim kapasitesine ve girişimcilik kültürüne sahip ülkedir. Özel sektörümüz de yerel bir aktör olmanın ötesine geçmiştir. Pek çok sanayi sektöründe, turizmde, yurt dışı müteahhitlikte, karayolu taşımacılığında dünyada ilk sıralarda yer almaktayız. Çevre coğrafyamızın tamamında yatırımlarımız, inşaatlarımız, makine parklarımız, ortaklıklarımız bulunmaktadır. Avantajlı olduğumuz bir diğer alan da inşaat ve müteahhitlik sektörlerimizdir. Güçlü ve rekabetçi yapılarıyla ülkemiz için büyük güç ve fırsat haline gelmişlerdir. Türkiye’nin son 25 yılda gerçekleştirdiği büyük altyapı ve yatırım hamleleri de bu sektörlerimizi hem tecrübe hem teknik kapasite bakımından küresel rekabette öne çıkarmıştır. Türkiye’nin 4 saatlik uçuş çapı içinde 1,3 milyar nüfus, 28 trilyon dolar milli gelir ve 9 trilyon dolar ithalat hacmi bulunmaktadır. Tüm bu coğrafyada ortak iş ve yatırım yapılabilecek, tüm bu ülke pazarlarına birlikte giriş yapılabilecek en donanımlı ve tecrübeli iş insanları da Türkiye’dedir.

“Risklere değil, fırsatlara odaklanmalıyız ve ekseni genişletmeliyiz.”
Ekonomide makul ve rasyonel politikalara dönüş finansal riskleri azalttı, para piyasalarına istikrar getirdi. Makroekonomik istikrarın tesisi yönünde atılan adımlarla birlikte risk primi 700 puanlardan 300’lere geriledi. Kredi notumuz arttı. Ekonomi yönetimi reformlara odaklanmalı. Özel sektör olarak bizler de üretime, istihdama, yatırıma, ihracata devam etmeliyiz. Risklere değil, fırsatlara odaklanmalıyız ve ekseni genişletmeliyiz. Daha fazla ticaret ve yatırımla Türkiye’nin bölgesel ve küresel bir ekonomik güç olma konumunu kuvvetlendirmeliyiz. Temkinli ama kararlı bir şekilde ilerlemeyi sürdürmeliyiz.

YAZI HAKKINDA YORUMLAR
TİMDER Kurucu Üyesidir.