Görüş

Artık Yeni Bir İş Planı Tasarlamak Zorundayız

05 Mart 2022

Türkiye geniş üretim kapasitesi, güçlü insan kaynağı, hızlı sevkiyat performansı ve dinamik girişimci yapısının getirdiği avantajlarla küresel tedarik noktası olma konumunu güçlendirecektir. Koronavirüs salgını, tedarik zincirinin tek bir coğrafyaya bağlı olmasının sakıncalarını tüm dünyaya gösterdi. ABD ve Avrupa gibi gelişmiş ekonomiler, alternatif tedarik merkezleri arıyor, tek pazara bağımlılığı azaltmak ve kaynak çeşitliliğine gitmek istiyorlar.

Yanıbaşımızda Avrupa 2 trilyon avro ithalat yapıyor. Biz bundan sadece 70 milyar avro yani %3,5 pay alıyoruz. Şu an burada fırsat var. Bu fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Hükümetimiz yatırım ortamını iyileştirme kapsamında özel sektörel istişare içinde pek çok düzenleme ve iyileştirme gerçekleştirdi. Dünya Bankası’nın 2020 yılı raporuna göre ülkemiz ‘İş Yapma Kolaylığı’ sıralamasında 190 ülke arasında son iki yılda sağlanan iyileşmeler sonucunda 27 basamaklık bir iyileşme göstererek 33’üncü sıraya yükseldi.

Tüm bunları yeni bir fırsata da çevirebiliriz. Zira rakamlar da gösteriyor ki eskiden yaptıklarımızı yapmaya devam ederek 10 bin dolar kişi başına gelirden 30 bin dolar kişi başı gelire yükselemiyoruz. 3 bin dolardan 10 bin dolara gelmek için yaptıklarımızla yetinirsek aynı seviyede kalıyoruz. Dün mevcut iş planına kitlenmiş kalmış ve hatta bir miktar rehavet içindeydik. Bugünse artık yeni bir iş planı tasarlamak zorundayız. Geleneksel sektörlerimizi terk etmek değil, çağ atlatmak ve küresel değer zincirlerinde yer edinmek gerekiyor. Bunu değerlendirmek için kaynak da lazım.

Sermaye piyasalarını kullanarak ama daha da önemlisi ortaklık kültürünü geliştirerek kaynakları daha etkin kullanmak mümkün. Küçük olsun benim olsun anlayışını bırakıp birlikte büyüme modelini öğrenmeliyiz. Önümüzdeki süreçte daha fazla parasallaşma ve daha fazla harcama programı olacak. Ama yanı zamanda yüksek işsizlik ve enflasyon kaynaklı düşen geliri telafi için herkesi kapsayacak güçlü bir sosyal korunma ağı da gerekecek.

Üçüncüsü de ileriye dönük güvenin korunması ve çalışma şevkinin canlı tutulması ve hepimizin dayanma gücünü artırmak üzere güçlü bir taahhüt içeren somut, güvenilir ve kendi içinde tutarlı, kapsamlı bir ekonomik plan ve yapısal reform programı gerekecek. Bu program hukuk sisteminin işleyişi ve kural hâkimiyetinden, eğitim sistemine, yatırımcının korunmasından, mali disipline pek çok konuyu içermeli.

Zira ülkemizin risk algısı yüksek. Ama bu algıyı değiştirmek de mümkün. Dış borç yükümlülüklerimizin yanı sıra cari işlemler açığı nedeniyle döviz ihtiyacımız hala fazla. Kredi genişlemesinin özendirilmesi ve faizlerin enflasyonun belirgin biçimde altında tutulması dolarizasyon riskini artırıyor. Faizin düşük kurun da istikrarlı seyretmesini arzu ediyoruz. Tedaviyi doğru yapabilmek için de teşhisi doğru koymak gerekiyor. Sorunun kökenine inmek yerine semptomları bastırmaya çalışmaksa sonuca ulaşmamızı sağlamıyor. Faiz ve kurun istikrarı için üçüncü sacayağı olan fiyat istikrarın sağlanması lazım.

Özetle küresel değişim hızla kapımıza dayanmışken ve yanı başımızda iklim değişikliği gündemi ile uyumlu yeni bir ticaret bölgesi şekillenirken, Türkiye’nin bu değişimin dışında kalması mümkün değildir. Pazar ve rekabet kaybı yaşamamak içim hazırlıksız ve tedbirsiz kalmamak lazım. Bir an önce niyet edip yola düşmek şart. Milli bir karbon fiyatlaması sistemi ile yeni bir sanayi politikası ve yatırım teşvik sistemi tasarlanmasına öncelikle ihtiyaç duyuluyor. Büyüme sürecinin sürdürülebilir olması için de fiyat istikrarının ve buna paralel şekilde enflasyonun düşük tek haneli seviyelerde kalması sağlanmalıdır. Enflasyonu tek haneli olan ve parası rezerv para konumunda olan ülkelerde enflasyon sorunu parasal sıkılaştırma ve faiz artırımıyla çözülebilir. Buna karşılık riskleri yüksek, dolarizasyon sorunu yaşayan ekonomilerde bu yolla kalıcı çözüme ulaşmak mümkün değildir.

Son dönemde kontrolden çıkan ve hem özel sektörümüz hem de milletimiz için büyük bir yüke dönüşen enflasyon sorununu çözebilmek için öncelikle döviz kurlarında ve sonrasında ekonomi politikalarından istikrarın sağlanması ve piyasalarda güvenin temin edilmesi gerekiyor. Bunun çözümü ise faizi ve kurları yukarı iten risklerin ortadan kaldırılmasından geçiyor.

YAZI HAKKINDA YORUMLAR
TİMDER Kurucu Üyesidir.