06 Ocak 2016
Genel olarak baktığımızda tüm sektörler için belirsiz bir yıl olan 2015, zor bir yıl oldu. Yurtiçinde Haziran ve Kasım aylarında yaşadığımız genel seçimler tüm sektörlerde olduğu gibi inşaat malzemeleri sektöründe de hem yatırımların hem satınalmaların duraklamasına sebep oldu. 2014 yılına göre azalan gayrimenkul satışları da iç piyasada sektörümüzün önüne yine bir engel olarak çıktı. Tüm bunların yanı sıra artan işçilik ve hammadde maliyetleri, kur artışları, üretim maliyetlerin de artmasına sebep oldu. Yurtdışı pazarlarında ise yakın coğrafyamızda yaşanan Suriye, Irak ve son günlerde giderek tırmanan gerilimle Rusya krizi sektörümüzü derinden etkiledi. İnşaat sektörü için potansiyeli her geçen gün artan, ticari ilişkilerin giderek büyüdüğü ve en çok ihracat yapılan 10 ülke arasında yer alan Rusya ile ilişkilerin normalleşmesi sektörümüz açısından büyük önem arz ediyor.
İhracat rakamlarına bakıldığında yılın ilk dokuz ayında inşaat malzemesi sektörü yıllık ihracatı yüzde 14,3 düşerek 18,7 Milyar Dolar’a gerilediği görülüyor. İnşaat malzemesi sektörü yılsonu kapanışının ise 19 Milyar Dolar seviyelerinde gerçekleşeceği öngörülüyor.
Türk müteahhitlerinin yılın ilk dokuz ayında 15,3 Milyar Dolar tutarında 92 proje üstlendiği görülüyor. İnşaat malzemeleri sektörü yılın ilk dokuz ayında yüzde 1,9 küçülürken, ciddi bir düşüşün yaşandığı sektörün 2015 yılını yüzde 1 büyüme ile kapatacağını tahmin ediyoruz.
Kayıp yıl tartışmalarına konu olan 2016 yılında, Türkiye ekonomisinde yüzde 3,5’lük bir büyüme beklerken, inşaat sektöründe ise yüzde 2,5 seviyelerinde bir büyümeyi öngörüyoruz.
Seçimler sonrası hükümet kurulması ile istikrar konusunda önemli bir adım atılmış, bundan böyle yeni, kapsamlı ve bütünleştirici iç politikaların bir an önce gündeme alınması noktasına gelinmiştir. Koşulların kırılgan olduğu bir süreçte, kararlı, bağımsız ve itibarlı bir para politikası, sakinleştirici ve güven verici işlevini koruyan bir ekonomi yönetimi piyasalarca bekleniyor. AB standartlarıyla uyum sağlanması hedefleniyor. Halen yürütülmekte olan ve temel yasaların yeniden düzenlenmesine yönelik olan sürecin, katılım müzakereleri süresince devam etmesi önemini koruyor.
Geniş bir ticari kültüre sahip ülkemizde artan nüfus, dünyada yaşanan ve ülkeleri derinden sarsan global krizler ve komşu ülkelerdeki iç savaşlar dünya ticaretini önemli ölçüde etkiledi. Bizler için de Jeopolitik risklerin önem kazandığı bu süreçte, milletimize özgü müteşebbis, çalışkan, yaratıcı ve yenilikçi özelliklere sahip iş adamlarımızın değerli katkıları ile uluslararası arenada önemli gelişmelerin sağlanacağından hiç şüphe yok. Ancak sektörlerimizin rekabet gücünün sadece ürettiği ürünün kalitesi ile ölçülmediği gerçeği gözden uzak tutulmalıdır. Dünya rekabet merkezi verilerine göre rekabet sıralamasında esas teşkil eden faktörlerin 2/3’ünü ulusal kavramlar, 1/3’ünü ise yönetim uygulamaları, çevre ve sağlıktan oluştuğu dikkate alınarak yapısal reformların ne denli önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim.
Bilgi birikimi, müteşebbis iş adamı ve genç nüfusu ile güçlü bir yapıya sahip olan ülkemizde sürdürülebilir başarının güven ve istikrar ortamının devamı ile mümkün olacağını belirtir, sevgi ve saygılarımı sunarım.