06 Ocak 2016
Etik konusu felsefenin başlangıcından beri en az 2500 yıldır filozoflar tarafından tartışılıyor. Birey ve grupların davranışlarını düzenleyen ilkeler veya standartlar topluluğu olarak nitelendirilen etik, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu öğrenmek ve doğru olanı yapmak olarak adlandırılıyor.
İş etiği ise genel olarak işyerinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmek ve doğru olanı yapmak şeklinde ifade ediliyor. Bu doğru olanı yakalamak, davranışlarımızda, kararlarımızda paydaşlarla ilişkilerimizi, ürünlerimiz veya hizmetlerimiz üzerindeki etkilerini dikkate almakla mümkün oluyor. Etik uzmanlarının çoğu evrensel ilkelerin varlığını savunsalar da bazıları doğrunun, kişiden kişiye ve durumdan duruma değiştiğine inanıyor. Nasıl davranmamız gerektiği konusunda ise saygı, dürüstlük, adillik, sorumluluk gibi değerler bize yol gösteriyor.
İş hayatının gittikçe karmaşık ve yoğun rekabet yaşanan bir hal alması, firmaların doğru şeyler yapmaları ve bu esnada hem kendilerine hem de diğerlerine zarar vermemek gibi bir sorumluluğa sahip olmaları için, etik bir yönetim anlayışına ihtiyaç doğurdu. Bu ihtiyaca bağlı olarak ortaya çıkan, bir yönetim disiplini olarak gelişen iş etiği, ortaya çıkışını ve gelişimini 1960’lardaki sosyal sorumluluk hareketine borçlu. İş etiği kavramını açıklamak için pek çok tanım yapıldı. Bu tanımlardan bir tanesi; iş etiğinin ahlaki standartları rasyonel bir şekilde değerlendirme ve bu standartları iş ortamlarında uygulama süreci olduğunu söyler. Bir diğer tanıma göre ise; iş etiğinin iş ortamındaki karmaşık ahlaki ikilemleri incelemek ve çözmek için etik prensipleri uygulama disiplini ve sanatı olduğunu dile getirir. Her iki tanımda da vurgulanan aslında çetin iş hayatının düzgün ilerlemesi için etik kavramı altında harcanan çabadır.
21. yüzyılın başında temel konulardan biri olmaya aday etik ve etik kalitesinin iyileştirilme çabalarında; etik, iş etiği, etik kalitesinin ne olduğu ve etik bir iş ortamı yaratmanın uygulanabilir yöntemleri konusunda esaslı kavramlara ihtiyaç vardır. Dahası etik konusunun amaçlarımıza, stratejilerimize, yetkinliklerimize, kültürümüze, yapıya, günlük faaliyetlerimize nüfuz etmesi için bilinçli ve sistematik bir çaba harcanmalıdır. Bu hareketi başlatma görevi ise yöneticilerimizindir. Etik kurallarının ve tüm diğer kurumsal politikaların çiğnenmesi söz konusu olduğunda ilk önce yargılanan yöneticiler ve firma sahipleridir. Bu nedenle belli bir iş etiğine sahip olan iş adamlarının ve yöneticilerin hem müşterilerine hem de çalışanlarına firmalarında geçerli olan bir iş etiği politikasının olduğunu ve uygulandığını anlatmak ve göstermek için çeşitli tedbirler almaları gerekmektedir.
Kurumlarda huzurlu ve verimli iş ortamını sağlamanın temel koşullarından biri olan etik ilkelere uyma görevi, ilk başta yöneticilere düşüyor. Her liderin belli başlı etik kurallar söz konusu olduğunda öncelikle kendisinin bir örnek olduğunu çevresine göstermesi gerekiyor. Kimi firmalar iş etiğini uygulama konusunda sektörüne büyük bir örnek oluyor ve iş etiği konusunda yapıcı ilerlemeler gösteriyor. Ayrıca bu tip yöneticiler, gerek çalışanları gerek müşterileri tarafından sorumluluk ve dürüstlük açısından çok farklı bir noktaya yerleştiriliyor.
Etik dışı davranışlar ise günümüz iş hayatında gün geçtikçe artarak görülmeye devam ediyor. Dünyanın değişik bölgelerinde yapılan benzer anketlerin sonuçlarına göre, ofis çalışanlarının %46’sı işyerinde her yıl en az bir kere iş etiği kurallarını ihlal ediyorlar. Anket sonuçlarına göre, çalışanların neredeyse yarısının bir ya da birden fazla defa etik dışı hareket ettiği saptanmış durumda… İş etiğinin en çok hangi yollarla bozulduğunu ortaya çıkarmayı amaçlayan bir diğer araştırmadan çıkan sonuç ise, %21’lik bir pay ile en çok ihlal edilen noktanın, masraflardan kısmak için kaliteyi düşürmek olduğu ortaya çıkmıştır. Bir diğer en sık yapılan hareket ise %13 ile ofis içinde özel işler ile uğraşmak veya bir yakının hasta olduğunu mazeret göstererek işe gelmemek bulunmaktadır. Bunları %9 ile müşterileri yanıltıcı bilgi vermek ve %3 ile bir iş arkadaşının fikrini çalmak takip ediyor. Rekabetin sınır tanımaz bir hal aldığı günümüz iş hayatında iş etiğine bağlı yönetici olmak ve bu şekilde kalmak da gün geçtikçe zorlaşıyor.