Ticarette Ahlak

07 Ocak 2015

Ahlak, gerek sosyal hayatta, gerekse iş hayatında giderek bozulmaya ve kaybolmaya yüz yutmuş son derece önemli insani bir özelliktir. Her gün ahlaksızlığın değişik örneklerini görmekte ve bundan rahatsızlık duymaktayız. İnsanlar ahlaki değerleri unutmuş, utanma duygularını yitirmiş, davranışlarında ölçüyü kaçırmış durumdadır. “Ahlaklı insan” olmak gerçekten aranılan, ama zor bulunan bir özellik haline gelmiştir. Birçok kişi toplumda ahlaki bir çöküntüden söz etmektedir.

Genel anlamda ahlak şöyle tanımlanabilir:
Toplumda genel kabul gören, benimsenen, örnek gösterilen kurallar.
İnsanların sosyal ilişkilerinde ve iş ilişkilerinde uyması gereken davranışsal kurallar.
İnsanlar arasındaki ilişkiyi düzenleyen ve sosyal dokuyu güçlendiren değerler bütünü.

Ahlak, genellikle değer kavramı ile ele alınır ve ikisi birlikte “ahlaki değerler” olarak tanımlanır. Ahlaki değerler, toplumların kültürlerine göre değişebilse de, tüm toplumlarda ortak bazı ahlaki değerler vardır. Örneğin, “verilen sözün arkasında durmak, dürüst olmak”, “başkasının hakkını yememek” gibi. Ahlaki değerler, insan topluluklarının uzun süre birlikte yaşaması ile ortaya çıkmıştır. Bunların değişmesi, zaman içinde kültürel değişime bağlı olarak gerçekleşir. Karşı cinsten iki insanın toplum içinde kucaklaşmasını, gençlerin büyüklerin yanında sigara içmesini veya bacak bacak üzerine atmasını; ahlaksızlık olarak yorumlayan bir toplum zamanla bunları doğal karşılayabilir. Ancak bazı değerler değişmemeli, korunmalı ve kuşaktan kuşağa aktarılmalıdır. Örneğin; saygılı olmak, dürüst olmak gibi.
Ahlak, vicdan ile doğrudan ilgilidir. Ahlaklı insan, vicdan duygusu güçlü insandır. Vicdan, insanın kendisinden hesap sormasını sağlayan içsel ve duygusal güçtür. Bir insanın vicdan duygusu zayıflamışsa ondan ahlaki davranışlar beklenemez. Demek ki o insan yaptıklarından en küçük bir rahatsızlık, utanç veya pişmanlık duymamakta; vicdanı sızlamamaktadır. Bu durum onu insanlıktan çıkarır. “İnsanlık ölmüş”, “insanlık dışı”, “insan olan bunu yapmaz” gibi söylemlerin dayanağı da budur.

Ahlakın boyutları; genel ahlak, kişisel ahlak, siyasi ahlak, ticari ahlak, iş/meslek ahlakı, spor ahlakı vb gibidir. Kişisel ahlak, “olgun, onurlu ve saygın insan” olmak ile ilgilidir. Bunlar “iyi insan”ın özellikleridir. Bu özellikler kişinin malı, mülkü, mevkii, makamı, sıfatına değil; bunları hak edip etmediğine ve bunlara layık davranışlar gösterip göstermediğine bağlıdır. Yüksek mevki ve makamlara gelmiş bazı kişilerin kendilerine yakışan, ama bulundukları makama ve taşıdıkları sıfata yakışmayan; ahlaki olmayan işlere bulaştıkları bilinmektedir. Maalesef kişisel çıkar sağlamak ve bunun için ahlaki olmayan yollara sapmak; insanın kendini aşağılaması, saygınlığını kaybetmesi ile sonuçlanır ki aslında bunlar insanın kaybedebileceği en büyük değerlerdir. Bunları bir kez kaybettikten sonra geri kazanmak olanaksızdır.

Yaptığı işin/mesleğin ve meslektaşlarının aleyhinde konuşmak, mesleği ve meslektaşlarını kötülemek mesleki ahlak ile örtüşmez. Birçok mesleğin lekelenmesinin nedenlerinden biri de budur. Ayrıca bir futbolcunun, rakip ceza sahası içinde rakibinin hiçbir hareketi olmadığı halde kendini yere atması da spor ahlakına aykırıdır. Sportif ahlak sadece sporcular için değil, izleyenler için de geçerlidir. Tribündeki seyircilerin küfürlü söylemleri ve çirkin tezahüratları da ahlaksızlıktır.

Davranış insan onurunu zedeliyorsa, insan haklarına aykırı ise, toplumsal değerler ile örtüşmüyorsa; ahlaki değildir. Kişi kendi kafa yapısı ve değer yargılarına göre davranışını ahlaka aykırı bulmayabilir, ama önemli olan onun düşüncesi değil, toplumda genel kabul gören kurallardır. Herkes içinde yaşadığı toplumun kültürel değerlerini benimsemese bile, onlara uymak zorundadır. Aksi durumda toplumdan dışlanır.

Ahlakın boyutlarından biri de ticari ahlaktır.

Ticarette temel amaç para kazanmaktır. Ancak sadece paraya odaklanmak ve daha çok kazanmak için ne gerekirse yapmak anlayışı ticari ahlak ile bağdaşmaz. Hak edilen ölçüde kazanmak, hakkına razı olmak, müşteriye hakkını vermek, onu aldatmamak/kandırmamak ticari ahlakın gerekleridir. Kısa sürede büyük hedeflere ulaşma, köşeyi dönme arayışı; merdivenin basamaklarını sıçrayarak çıkma isteği; özellikle genç kuşakta gözlenmektedir. Çalışmak, emek vermek, alın teri dökmek, zaman harcamak genç kuşağın yabancı kaldığı değerlerdir. Artık verilen sözlerin, bulunulan vaatlerin, “şeref sözü”,“hatırım için” gibi söylemlerin önemi kalmamıştır. Öyle ki insanlar kime güveneceklerini, kiminle iş yapacaklarını şaşırmış durumdadır. “Dürüst satıcı”, güzel ve nostaljik bir slogan olarak geçmişte kalmıştır.

Bu noktada Atatürk’ün şu söylemini anımsamak gerekir:
“Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını aramayı alışkanlık haline getiren milletler; önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdur.”

Güçlü olanın, zayıf olanı ezdiği bir düzen ahlaki sayılamaz. Bu düzende baskı, zulüm vardır. Devletin görevi yasalar ile bunun önüne geçmektir. Yasalar ahlak kurallarını dikkate almalı, ahlaklı olmayı özendirici, ahlaksızlığı ise cezalandırıcı özellik taşımalıdır. Vergi kaçırmak, ahlaki değildir. Kayıt dışı ekonomi bitirilememiştir. Piyasada serbest çalışan ve iş hayatı boyunca devlete bir kuruş vergi ödemeyen kişiler vardır. Bazı ülkelerde vergi kaçırmak büyük suç sayılmakta ve hapis cezası ile cezalandırılmaktadır.

Sağ sutündaki gibi ticaret hayatında iyi niyet kurallarına aykırı; aldatıcı, yanıltıcı söylemler ve  davranışlar, rekabetin  kötüye kullanılması anlamına gelir ki bunlar ahlaki değildir.
Müşteriye malda gerçekte var olmayan bir özelliğin olduğunu söylemek,
Müşterinin istediği malı/markayı kötüleyerek stoğu şişen malı/markayı satmaya çalışmak,
Rakibin aleyhine konuşmak, rakibi kötülemek,
Müşteriye “ayıplı” malı, ayıbını gizleyerek satmak,
Sattığı malın arkasında durmamak,
Fahiş fiyatla mal satmak,
Müşteriye kasa fişi, fatura veya garanti belgesini vermemek,
Bir malın satın alınmasını, başka bir malın satın alınması koşuluna bağlamak,
Satış sözleşmesi koşullarına uymamak, sözleşmeye müşteri aleyhine madde koymak,
Stoğunda olmayan malı satmak ve söz verdiği zamanda malı teslim etmemek,
Müşteriye sipariş fişi veya satış sözleşmesindeki malın/markanın dışında başka bir mal/marka  göndermek,
Etiketteki fiyat ile kasadaki fiyat, sözleşmedeki fiyat ile faturadaki fiyat arasında tüketici aleyhine fark  olması,
Çalıştırdığı kişinin yasal haklarını vermemek. Örnek: Sigortasız çalıştırmak,
Karşılıksız çek vermek, borcuna sadık olmamak.

YAZI HAKKINDA YORUMLAR
TİMDER Kurucu Üyesidir.